Pavarotti öldü...
Kuşağının en büyük tenoru olarak gösterilen İtalyan sanatçı Luciano Pavarotti 71 yaşında öldü.
Pavarotti’nin ölüm haberi, menajeri Terri Robson tarafından açıklandı.
Ünlü sanatçının, İtalya’nın Modena kentindeki evinde bu sabah erken saatlerde öldüğünü duyuran Robson, "Maestro, ölümüne neden olan pankreas kanserine karşı uzun ve zorlu bir savaş verdi" dedi.
Sesinin yanı sıra dünya genelindeki stadyumlarda on binlerce kişiye verdiği konserler ve düet albümleriyle iz bırakan "Büyük Luciano" Pavarotti, sanat çevrelerinin dikkatini ilk kez sahne aldığı Covent Garden’da 1963 yılında çekti.
Aynı yıl yaşamında iz bırakan bir başka olayı daha yaşadı. Pavarotti, Devlet Opera ve Balesi tarafından davet üzerine geldiği Ankara'da başarısız bulunarak geri gönderildi.
Henüz iki yıllık tenor olan ve o yıllarda sesi tam olarak oturmamış Pavarotti, Ankara'nın kuru havasında sesini istediği gibi kullanamadığını farketmişti. Devlet Opera ve Balesi'nden zor bir oyunda tenor olarak davet alan Pavarotti, ilk konserden sonra 'yetersiz' bulunarak geri gönderildi.
Pavarotti Ankara'da yaşadığı bu başarısızlığı hiçbir zaman unutmadı. Türkiye ve Türklere karşı her zaman sempati ile bakan ünlü tenor, çevresindekilere o günleri anlatırken 'demek ki o zaman o kadar da iyi değilmişim' demekten çekinmedi.
GELDİĞİNDE 28 YAŞINDAYDI
Pavarotti’nin "konuk sanatçı" olarak Türkiye’ye gelişi, 1963-1964 sanat sezonunda gerçekleşti. O sezon başkent sahnelerinde seyirciyle buluşan, Giacomo Puccini’nin ünlü yapıtı "La Boheme"in rol dağıtımında başrol Rodolfo için öncelikli sahneye çıkacak birinci kast olarak o dönemin ünlü sanatçısı İsmet Kurt seçildi. Rıdvan Yücel’in ikinci kast olduğu eserde, o zamanlar 28 yaşında olan Luciano Pavarotti de üçüncü kast olarak yerini aldı.
Rodolfo’nun sevgilisi Mimi’yi "Kaynanalar" dizisindeki "Tijen" rolüyle de tanınan ünlü sanatçı Sevda Aydan’ın canlandırdığı eserde, "çiçeği burnunda tenor" Pavarotti, sadece bir kez sahneye çıkabildi ve birkaç hafta içinde de eşyalarını toplayarak ülkesi İtalya’ya döndü.
Cumhurbaşkanlarının, yabancı devlet adamlarının huzurunda söyleyen sanatçı İsmet Kurt, 1963 yılında "La Boheme" operasında ünlü tenor Luciano Pavarotti ile aynı rolü üstlendi. Kurt, 16 kez sahne alırken, o dönemde 28 yaşında olan Pavarotti sadece 1 defa sahneye çıkabildi.
Bu anıyı aktaran sanatçı İsmet Kurt, 1963-64 sanat sezonunda tiyatro ve operanın aynı müdürlükte toplandığını ve opera-bale bölümünden de Cüneyt Gökçer’in sorumlu olduğunu belirtmişti.
Pavarotti’nin bugün dünyanın en büyük tenoru olduğunu vurgulayan Kurt, "O zamandan bu zamana tabii ki çok şey değişti. Bugün Pavarotti’nin sesi bilgisayar gibi, en ufak bir hatası yok" ifadesini kullanmıştı.
ŞÖHRET BASAMAKLARINI HIZLI TIRMANDI
Pavarotti, İtalyan lirik repertuvarının gerçek yorumcusu olmasını sağlayan ince sesi ve karizmatik sahne performansıyla 1960 ve 1970’li yıllarda şöhret basamaklarını çıktı ve kendisine gerçek bir hayran kitlesi oluşturdu.
Ünlü tenor, Placido Domingo ve Jose Carreras ile düzenlediği "Üç Tenor" konserleriyle, birçok şarkıcıyla ortak söylediği düetleriyle ve hayır konserleriyle hayranlarının kalbinde taht kurdu.
Eleştirmenler tarafından sanatsal yönü daha gelişmiş olarak gösterilen Domingo dahil bazı tenorların erişemediği doğal yeteneğe ve sempatikliğe sahip olan Pavarotti, Enrico Caruso ile başlayan 20. yüzyıl opera tarihinin en büyük yıldızlarından biri olarak göze çarpıyor.
Sanat kariyerini, "Evet Giorgio" ile "Rigoletto" filmlerinde rol alarak süsleyen, ancak beyaz perdede istediğini bulamayan Pavarotti, "Ben, Luciano Pavarotti" adlı otobiyogrofisini de kaleme aldı.
Dünya genelinde hayran kitlesi oluşturan Pavarotti, sıcak gülümsemesiyle, Neapolitan folk şarkılarını söylediği sırada terini sildiği beyaz mendiliyle, pop şarkıcılarıyla yaptığı düetlerle, on binlerce kişiye hitap ettiği stadyum konserleriyle, Bosna savaşı sırasında U2’nin solisti Bono’yla düzenlediği konserle ve neşeli Noel şarkılarıyla Pekin’den Buenos Aires’e tüm sevenlerinin kalbinde iz bıraktı.